27 Haziran 2008 Cuma

HAYRETÜL BETÜL'LERİM (1)

Evrendeki çok bilinmeyenli denklemleri çözenleri, ya da çözdüklerini iddia edenleri daima kıskanırım.. Birilerinin benden çok bilip de, çok bulması egosu yüksek benliğime baskı yapar çoğu zaman.. Çocukluğumdan beri bir seçilmişlik fantazisizi taşır ruhum oysa benim.. Ama bırakmıyorlar ki bir şeyi de ben bulayım.. Bir sırrı da ben çözeyim..

Herneyse bu sır çözme, keşif yapma heyecanı ile yaşadığımdan, muhteviyatı adrenalin yükselten konulara olan ilgimi de törpüleyemem bir türlü bulduğum her yazıyı okurum..

Geçen ki Amasra yazısının sonunda bahsettiğim Maya Takvimi ve Kehanetleri de bu ilgi alanım dahilindedir, Mısır, Mu Kıtası, Evrenin Enerjisi, Doğu Felsefeleri ile ilgili herşeyi bilmek istedikçe maalesef sonu gelmez bir yola çıktığımı anlayıp hüsrana uğrarım..

Her bir okuma öğrenme sürecinin ardından kafamda birikenleri yeniden düzenler, kendi kurgularımı oluştururum ama, varılmamış sonuçlara ulaşmak henüz kısmet olmadı..

Eski medeniyetlerin birbirinden bi haber olarak vardıkları sonuçlar, oturttukları methodlardaki benzerliklere hayranlık ve hayretle yaklaşırken, bir yandan da kehanet ve kahinlere ilgi duyarım.. Yani "bu günü yaşar geçmiş ve geleceği öğrenmek için çabalarım" gibi bir felsefem vardır.

Hiç unutmam ilkokul yıllarımdı sanırım, o zamanlar meşhur olup da şimdi televizyon stüdyosuna dönüştürülen bir sinemada annemle bir filme gitmiştik. "Omen II". Birincisi olup olmadığını bile bilmediğim bu filmde 10-11 yaşlarında yatılı okulda okuyan bir erkek çocuğunun incilde bir gün geleceği rivayet edilen şeytan olduğunu farketmesi hikaye ediliyordu yanlış hatırlamıyorsam. Hatta yer altında bir yerde bulunan bir eski yazıtta bu hikaye resmedilerek çocuk tasvir edilmişti. Çocuğun kafasında bir işaret olacağından bahsediliyordu bi rivayette ve filmde bu çocuğu kızdıran herkesin başına kötü bir şeyler geliyordu. Çocuk bir süre sonra bu felaketlerin nedeninin kendisinin olduğunu anlıyor ve bu felaketler zincirini bir süre sonra bilinçli olarak oluşturmaya çalışıyordu falan. O yıllardan bu yıla kadar hala bu filmi bu kadar hatırladığıma göre ne kadar etkilendiğimi tahmin edersiniz herhalde.. Peki neden bu kadar etkilenmiştim bu kadar onu da söyleyeyim.. Çünkü benimde başımda doğuştan benzer bir iz vardı, ama saçlarımın arasında kaldığı için dışarıdan farkedilmiyor bu sırı ailem, ben ve kuaförüm biliyorduk sadece...
Dedim ya oldum olası ben seçilmişim egosuna sahip bir arkadaş olduğumdan dolayı, bu filmi de izledikden sonra seçilmişliğimden hiç şüphem kalmamıştır. Bu güne kadar herhangi bir icraat gösterememiş olsamda, öğrenmeye çalıştığım gelecek de bir gün şimdiki çocukların tabiri ile bir süper kahraman olma umudumu hala kaybetmiş değilim. Umuyorum ki makus talihimin bana oynadığı oyunlarda bir gün galip gelecek ve bir örümcek tarafından ısırılmaya gerek kalmadan içimdeki kahraman kendiliğinden dışarı çıkacak.. Var olduklarını tahmin ettiğim geçmiş yaşam maceralarımı bilincimin içinden bulup çıkarmayı başarsam belki biraz ipucu toplayacağım ama henüz öyle bir bulguya rastlanılamadı bende.. Beyin sorguya cevap vermiyor...
Yine özel olduğumu düşünmeme sebep olacak bir diğer hikayemde şöyledir.. Efendim yıllar önce Nokta dergisi vardı, tevellütü bana denk olanlar bilirler.. Çok ciddi haberler yayınlayan güzel bir dergiydi.. İlk gençlik yıllarımda bende artık hayatı ciddiye alan insan modeline geçtiğimi düşündüğümden olsa gerek ki mahallenin gazetecisinden her hafta gider havalı bir şekilde dergimi alır ve dip köşesine kadar okuyarak kültür seviyemi yükseltirdim.Bu derginin bir sayısında konu Reenkarnasyon'du.. Adana civarında bu tür olaylara çok sık rastlandığından bahsediliyor ve fotoğraflanan kişilerin hayatlarından örnekler anlatıyordu. Bunların hepsi önceki yaşamlarını hatırlayan ve bahsi geçen bölgede yaşayan halktan kişilerdi. Özellikle bir tane küçük kız vardı ki o yan köylerden birinde çocuk doğururken ölmüş ve yan köyde yeniden doğmuştu. Hatta o eve gidip albümlerden eski akrabaların falan adlarını sayabilecek derecede önceki yaşamını hatırlıyordu. Kızın fotoğrafı da vardı dergide.. Hatta adı da Lever'di bu kızın.. Bir diğer kişi değirmeninde asılarak öldürüldüğünden boynunda bir izle yeniden dünyaya gelmişti.. Bir diğeri oduncu idi önceki yaşamında ve ayak parmaklarını baltayla kestiğinden bu yaşamında doğuştan ayak parmakları yoktu.. Şimdi benim izimde acaba önceki yaşamımda kafama vurularak öldürüldüğüm için mi vardı, yoksa ben mi seçilmişmiydim ikilemine beni sürükleyen bu yazı dizisi bu tür konulara olan merakımı iyice celbetmiş, reenkarnasyon hakkında bulduğum her şeyi okumaya başlamıştım ki, o devirlerde internet diye bir şey olmadığından dolayı maalesef öyle bir kutucuğa kelime yazarak arama yapmak pek mümkün değil idi. Mahalle arası kırtasiyecilerin olduğu ve kitapçılarda daha çok ders materyallerinin bulunduğu bir devirdi ayrıca.. Ama Yaşar Nuri Öztürk o zamanda vardı tabii... Ve ben gazetenin birinde Yaşar Hocamın konuya ilişkin çok açıklayıcı bir yazısını okumuştum .. Yazı da islamiyetin reenkarnasyona bakışı anlatılıyordu...

Hocama göre islamiyette üç tip düşünce vardı konuya ilişkin.. Şimdi bende size bu üç düşünceyi anlatınca siz de en az benim o yıllarda ulaştığım aydınlığa yakın bir derece aydınlanmış olacaksınız...İlk görüş diyordu ki ; Reenkarnasyon diye bir şey kesinlikle yoktur.İkincisi ise ; Reenkarnasyon istisnai durumlarda olabilir.Üçüncü görüşü tahmin edin; Reenkarnasyon her ruh formunda vardır.. Burada parantez içinde belirteyim "Ruh formu" terimi Şaman Kral çizgi filminden literatürüme geçmiş bir kelimedir. Konu hakkında derin bilgim ya da terim ürettiğimden diildir.

Reenkarnasyonun var olduğunu iddia eden islami kesim buna dayanak olarak Kur’an’da yer alan bazı ayetleri gösteriyordu. Bunlardan en çok adı geçeni Bakara Suresinin 28. ayeti idi. Ayette bizim bilmediğimiz bir şekilde oluşturulduğumuz, yine bilemeyeceğimiz bir şekilde yeniden öldürüleceğimiz ve yeniden diriltileceğimiz söyleniyordu. Daha sonra gerek Kur’anda gerekse konu ile ilgili edindiğim başka kitap ve açıklamalarda farklı ayetlerdede reenkarnasyonun varolabileceğine beni ikna edecek bilgilere rastlasamda yüzde yüz bir eminliğe hiç bir zaman sahip olamadığımdan, geçmişimle ve süper kahramanlığımla ilgili başka bulgulara da ne yazık ki erişemedim...

(Devam edecek bkz. Hayretül Betüllerim 2)
Fasulye"Küçüktüm ufacıktım, top oynadım acıktım"

2 yorum:

Adsız dedi ki...

2. yazını okumadan hemen yorum yapayım dedim: "bu günü yaşar geçmiş ve geleceği öğrenmek için çabalarım" gibi bir felsefem vardır. demişsin

benim " gelecekte yaşarım, bugünü ona göre şekillendirmeye çalışırım, geçmişle de işim omaz" gibi bi felsefem vardır sölemesi ayıp .. :)

dediğin o ayeti neden iterasyonu +1 den başlatarak saçmalamaya çalışıyolar ben anlamış değilim. eğer öyle anlııcaksak bile max. 2 defa kanlı canlı bi hayatımız olması gerekir.. 1) böle bişiye gerek yok 2) hatırlamıcaksak neden o ilk hayatı yaşamış olduk.. Allah'da gerek yok diyor, nerden mi biliyorum? Gene Kuran'da hangi surede olduğunu hatırlamadığım ama sol taraftaki sayfalardan en üstteki ayetinde yazıyordu(screenshot'ı aklımda :))... suçlular diyorlar, mealen:nolur bizi geri gönder bi daha yaparsak hakkaten cezayı hakedelim, bi şans daha ver.. Allah'da eğer döndürülecek bile olsanız yine aynı şeyleri yapardınız diyor..yani ceza gördükleri mekanın korkunçluğunu tatmalarına rağmen gene sakat sakat işler çevireceklermiş.. şu halde reankarneye luzumat yok.. ama süperkahraman olmana bi mani değil herhalde bu durum ;)

Adsız dedi ki...

haklısın belki var belki yok ya da kimine gore var kimine gore yok.. yinede hipnozla geçmişe döndürme seansı yapan birini bulsak eminim merakımızı yenemez atlardık hemen :) insanoglu meraklıdır. belkide bu hayatta başaramadıklarını geçmişte başarabilmiş olmanın merakını taşıyoruzdur kimbilir.. Süper kahramanlık konusuna gelince bir gün mutlaka diyelim :))