27 Eylül 2008 Cumartesi

GERÇEĞİN PEŞİNDE (3)

İbraniler (İsrailoğulları) Mısır'da Yaşadılar mı, Yaşamadılar mı?

Kuran ve Tevrat da uzun uzadıya anlatılan Musa ve firavunun hikayesi, bir başka adıyla Mısır'dan çıkışı destekleyecek tarihsel ve arkeolojik kanıtlar gerçekten bulunamıyor muydu? Yoksa Tanrı bu hikayeyi bizlere sadece ibret alalım diye mi anlatıyordu?

İbrani halkı Kuran'da da söylendiği gibi ağır işlerde çalışan bir halk idiyse ki bu Kuran'daki ayetlerde ifade ediliyor, o halde Mısır hükümdar ve kodamanlarının gömüldükleri piramit ve mezarlarda yer alan hiyerogliflerde anılmamaları bana gayet doğal görünüyor. Tarihi tabletlere ve duvarlara işleyen Mısırlı'lar küçük gördükleri bir kavim hakkında ki hikayeleri kendi tarihlerine layık görmemiş olabilirler.

Ancak Musa'nın getirmiş olduğu 9 mucize sonrası Mısır'da yaşanan felaketlerin nesiller boyu kolayca unutulmayacak hikayeler olduğu da açıkça ortadadır. Aklıma gelen bir diğer ihtimal ise, Musa'nın bir Mısır'lıyı öldürmüş ve Mısır'a felaketler getiren bir kişi olarak yer aldıysa bile tüm hiyerogliflerden silinmiş olmasıdır. Çünkü Mısır tarihinde bu türden girişimlere rastlanmaktadır. Örneğin Firavun kendisinden memnun kalmadığı kişi veya kişilerin hiyeroglif ve duvar resimlerinden silinmesine yetki sahibiydi, Musa adının Mısır tarihinden silinmek istenmiş olmasıda bu nedenle bana doğal geliyor. Bu bahsettiğim iki olasılıkda tamamen kişisel görüşüm olmakla beraber, ele geçirilen Mısır tarihinde, (ele geçirilen diyorum çünkü hala bile Mısır'ın pek çok sırrı ve bilgisi tam olarak ele geçirilebilmiş değil) Musa ve onun yarattığı felaketlerden bahseden bilgi hiç yok değil.

1879-1963 yılları arasında yaşayan Sir Alan Henderson Gardiner İngiliz bir Mısır Bilimcisi'dir. Sir Alan Gardiner, diller üzerine yaptığı araştırmalarda Şimdi Biritish Museum da bulunan ve 1905 yılında Mısırbilimci Sir Flinders Petrie tarafından uygarlıktan çok uzak bir köşede, Sina'da Serabit-el-Hadim'de bulunan bir sfenks üzerindeki yazılar üzerinde çalışmıştı. Petrie, Mısırlılar zamanında işletilen eski turkuvaz madenlerinde kazılar yapıyordu. Sfenks'in 18. Hanedan'ın ortalarına ait olduğunu tahmin ettiyse de, günümüzde İÖ 1500 yılından kaldığı düşünülmektedir. Bir yanında garip bir yazı vardır.Öteki yanında ve ön ayakları arasında yine yazılar ve "turkuvazın hanımefendisi, Hathor'un sevgilisi" olarak okunan Mısır hiyeroglifleri yer alır.

Petrie, bulunan yazının 30'dan az simgeden ibaret olduğu için bir alfabe olduğunu tahmin etti. Bu madende çoğunlukla köle olarak Kenan'dan (günümüzdeki İsrail ve Lübnan) gelen Samiler'in çalışmış olduğunu bildiği için yazıda kullanılan dilin bir Sami dili olduğunu düşündü.

Sami dil ailesi veya Semitik diller olarak bilinen Asya-Afrika dil ailesinin ana alt grubunu oluşturan dillerdir. Orta Doğu'da yaygın olan antik dillerin çoğunu kapsamaktadır. Bunların arasında Arapça, İbranice ve Aramice en fazla konuşulan sami dillerdir. Ayrıca Fenikece ve Akadca da Sami dil ailesinin mensubudur. İbranice, Arapça, Aramice lehçelerinden Süryanice de bölgede kullanılan Sami dillere örnek olarak gösterilebilir. Sami adı Hz. Nuh Peygamberi'n oğlu Sam'dan gelmektedir.

On yıl sonra, Sir Alan Gardiner, "proto-Sinaitik" simgeleri dikkatle inceledi ve bazıları ile Mısır hiyeroglifleri arasında benzerlikler olduğunu gördü. Gardiner, her simgeye, simgenin Mısır dilindeki anlamının Sami dilindeki kelime karşılığını verdi

İbraniler'in İÖ 2. binyılın sonlarında Kenan bölgesinde yaşadıkları biliniyordu. Ancak adların aynı olmasına rağmen, İbrani harflerinin biçimlerinin proto-Sinaitik simgelerden farklı olması bu iki yazı arasındaki bağlantının çok açık ve kesin olmadığını göstermektedir.Gardiner'in varsayımı ona Serabit el-Hadim sfenksindeki yazılardan birini çevirme olanağı vermiştir:İngilizce çeviriyazıda bu simgeler, sesli harfleri çıkarılmış "Baalat" olacaktır, İbrani ve diğer Sami dilleri yazılarında sesli harf bulunmaz, okuyanlar dili bildikleri için sesli harfleri tahmin ederler. Gardiner'in okuduğu yazı mantıklıydı: Baalat, "Hanım" demektir ve Sina bölgesinde, tanrıça Hathor'un Sami dilindeki adıdır. Böylece sfenks üzerindeki yazı iki dilli olarak görünmektedir.Ancak malzeme eksikliği ve proto-Sinaitik simgelerden çoğunun hiyerog-lifik karşılıkları olmadığı için daha fazla bir çözüm mümkün olmamıştır. Bilimadamlarının, bu çizgilerde Çıkış hikâyesini bulma umutları kırılmıştır. Ancak Musa'nın da On Emir'i taş levhalara yazmak için proto-Sinaitik yazıya benzer bir yazı kullanmış olması mümkündür.Gardiner'in 1916'da yaptığı tahminin doğru olup olmadığını hâlâ bilemiyoruz. Petrie'nin Sina'daki keşiflerden onlarca yıl sonra yazının Mısır hiyeroglifleri ile ilk alfabeler arasındaki "kayıp halka" olduğu düşünülmüştü. (Bunlar Suriye kıyısında bugünün Ras Şamra'sı olan Ugarit'te İÖ 14. yüzyılda kullanılan 30 simgeli çivi yazısı alfabesi ve Kenan'da Fenikeliler'in İÖ 2. binyıl sonlarında 22 sessiz harfli alfabeleridir.)

Bunlardan ayrı olarak ise 19. yüzyılın başında, Mısır'da Orta Krallık devrinden kalma bir papirüs bulundu ve bu papirüs bulunduktan sonra, 1909 yılında Leiden Hollanda Müzesi'ne götürülüp A. H.Gardiner tarafından tercüme edildi.

Papirüsün tamamı Admonitions of an Egyptian from a Heiratic Papyrus in Leiden (Leiden'deki Papirüste Bir Mısırlının Nasihatleri) adlı kitapta yer almaktadır. Papirüste Mısır'daki büyük değişimler; açlık, kuraklık, kölelerin Mısırlıların servetleriyle kaçışı ve ülke çapındaki ölümler tarif edilmektedir. Papirüs, Ipuwer adındaki bir Mısırlı tarafından yazılmıştı ve buradaki anlatımlardan bu kişinin Mısır'daki felaketlere bizzat şahit olduğu anlaşılmaktaydı. 218 Bu papirüs çok anlamlı olarak felaketleri, Mısır sosyetesinin ölümünü, Firavun'un yıkımını anlatan bir el yazmasıdır

Mısır halkının başına gelen felaketler zinciri de, Kuran'da bildirilen kıtlık, kanın musallat kılınması gibi belalarla son derece mutabıktı. Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu felaketlerden, Ipuwer papirüslerinde şöyle bahsedilmektedir:

  • Felaketler tüm memleketi sarmıştı. Her yerde kan vardı. (The Plagues of Egypt; Admonitions of Ipuwer 2:5–6.)
  • Nehir kan oldu. ((The Plagues of Egypt; Admonitions of Ipuwer 2:10.)
  • Böyle, dün gördüğüm herşey helak oldu. Biçilmiş gibi her toprak çırılçıplak...
    Mısır'ın aşağısı mahvoldu... Tüm saray ıssız kaldı. Sahip olunan herşey: buğday ve arpa, kazlar ve balıklar...
  • Topraklar- tüm kargaşaya ve gürültüye rağmen- Dokuz gün boyunca saraydan hiçbir çıkış yoktu ve kimse o şahsın yüzünü göremedi... Şehirler kuvvetli akıntılar tarafından yerle bir oldu... Yukarı Mısır harap olmuştu, her yerde kan vardı, ülkede salgın hastalıklar baş gösterdi. Bugün gerçekten kimse kuzeye Byblos'a gidemiyor. Mumyalarımız için ne yapacağız? Altın azalıyor. (The Plagues of Egypt; Admonitions of Ipuwer.)
  • İnsanlar sudan korkar oldu. Su içtikten sonra bile susadılar.
  • Şehirler yıkıldı. Yukarı Mısır kurudu. (The Papyrus Ipuwer; Admonitions of Ipuwer 2:11.)

Konu hakkında daha detaylı bilgi için aşağıdaki adreslere bakabilirsiniz:

http://www.mystae.com/restricted/streams/thera/plagues.html

http://www.henryzecher.com/papyrus_ipuwer.htm

Gardnier'ın yapmış olduğu araştırma ve tercümelerden gerek kullandıkları dilin izleri, gerekse ipuwer papirüsünde anlatılanlar kutsal kitaplarda anlatılan Musa ve Kavminin hikayesi ile paralellik göstermektedir. O halde Burak Eldem kadar kesin bir şekilde İbraniler'in Mısır'da hiç varolmadıklarını söylemek güçtür diye düşünüyorum.

İbraniler'in Mısır'da bıraktıkları izleri takip etmeye devam edeceğiz. Sonraki yıllarda bu yönde yapılan araştırma ve bulguların varlığına henüz ulaşamadım. Bundan sonraki bölümde Musa'yı ve kavmini karşısına alan firavun kimdi biraz da onun izini takip edelim. Böylelikle olayların yaşandığı yıllar hakkında bir bilgiye ulaşabilirsek, İbrani ve Mısır tarihinde o yıllarda yaşananlar üzerine gitmek daha kolay olur sanırım. Umarım bu yolculukdan elimiz boş dönmeyiz.

Fasulye

------
Bu yazıda kullanılan kaynaklar :

- Pek çok dilin ülkesi: Alfabenin doğduğu İÖ 1500 yıllarında Ortadoğu.
- Wikipedi
- Kuranın Mucizeleri

Hiç yorum yok: