24 Aralık 2009 Perşembe

TELEVİZYONDA ÜÇ YANLIŞ BİR DOĞRUYU GÖTÜRÜYOR, ÜLKEMİN GELECEĞİ BİR EKSİLİYOR


Çocuk istismarı fiziksel ya da psikolojik olarak bir çocuğa bir yetişkin tarafından kötü davranılmasıdır. Ayrıca çocuklara kötü davranmak veya çocuk istismarı ve ihmali ile de çoğu zaman eş anlamı taşır. Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını şöyle tanımlar: "Çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir."


Bu istismar ve ihmalin açıklanması konusunda bir çok ülke yönetimi kendi yasal tanımlarını yapmıştır; ve nelerin çocuklara kötü davranma olarak tanınması kendi yasa ve ceza kanunlarına değindir. 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre; "Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır".

Ben, eşimin açıp seyrettiği anlarda gözümün ucuyla baktıklarım hariç televizyon seyretmeyen biriyim. Aklıma gelmediği içinde evde eşim ve oğlum yokken televizyonu açmam bile. Akşam oğlumuz uyuduktan sonra bilgisayarın başında açık olan televizyona ancak gözüm takılıyor, bu takılmalar sırasında da en çok şu çocukların tevellütlerinden büyük anlamlar içeren, çocuk ağızlarına, masumiyetlerine hiç yakışmayan şarkıları söyledikleri yarışmalara sinirleniyorum.

Oniki yaşındaki bir çocuk Orhan Gencebay'dan bir şarkı söylüyor, sesi de güzel keretanın, şarkıyı söylemiyor, kendinden geçiyor adeta.. Alkış, kıyamet.. Ne anlıyor söylediği şarkının sözünden, hiç yaşamadığı duyguları ne biliyor da bu kadar yürekten söylüyor hiç anlamıyorum. Derken sıra jüri oylamasına geliyor.. Üç yanlış bir doğruyu götürüyor.. Üç tane yetişkin insan, kimi sanatçı, kimi şov adamı sahnede duran ülkemin geleceği çocuğa önce yorumlarını söylüyor, sonra elenip elenmediğini açıklıyor. O küçücük insan, dudaklarını ısırıyor, olgunluk gösteriyor olumsuz eleştiriye teşekkür ediyor. Üç yetişkin insan eğer onu beğenmedilerse kamera sahne arkasına geçtiğinde ebeveynlerinden hangisi yanındaysa ona koşmuş, çocukluğunun en güzel hallerinden biri olan gözyaşlarını görüyoruz.. Aile perişan.. Hayaller kırık, dökük.. Kendine güven hasara uğramış.. Yanlış olan bu mu sadece, değil.. Diyelim üç yetişkin ona "Evet" diyor "Finaldesin !".. Çocukluk hayallerini cam ekrana sığdırmış, aptal kutusundan gelecek umudediyor, ülkemin geleceği bu defa..

Ahh içim sızlıyor gerçekten.. Yarışma değil bu aslında, üç yanlış benim ülkemin doğrusunu götürüyor, ben bakakalıyorum.. Kimi sokakta, kimi sahipsiz, kimi ümitsiz, kimi ilgisiz, kimi eğitimsiz, kimi isimsiz, kayıp çocuklarına ülkemin, bir yenisi daha ekleniyor..

Tebrikler Türkiye..! Gene kaş yaparken, göz çıkardın..!

Çocuk Hakları Sözleşmesi : Madde 32


Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.


3 yorum:

Sis dedi ki...

Çocukların kullanıldığı her şeye karşıyım.Buna çocuk ürünleri reklamları da dahil.Ama o bahsettiğiniz jüri kısmında oturanlardan çok çocuklarını o yarışmalara getiren ebeveynlere sinirleniyorum ben.Bir gün 15 dakikalığına meşhur olmak bu insanların gözünü o kadar kör etmiş ki,canlarından bir parçayı buna malzeme yapabiliyorlar.
Yok herkese ana baba olma hakkı verilmemeli bence ...

Fasulye dedi ki...

yüzdeyüz katılıyorum..
sevgiler
fasulye

mefisto dedi ki...

bu tür yarışmalara her rastladığımda çocuklarının küçük dünyasındaki herşeyi kırıp döktüğünü umursamadan yarışmalara sokan, ve bunu yaparken de çocuğa aslında "konservatuvar külfetli iş, bu hayatta asıl olan kısa yoldan köşeyi dönmektir" mesajı veren anne-babalara mı kızayım; karşısındakinin çocuk olduğunu ve milyonlarca insan önünde kırılan kalbinin acısını bir ömür taşıyarak belki de özgüvenden yoksun bir hayat süreceğini düşünmeden, reyting kaygısıyla onu kendi dünyasının çirkefine bulaştıran jüriye mi kızayım; yoksa herşeye olduğu gibi buna da seyirci kalan, sadece kasınarak gezinmeyi bilen devlet mensuplarına mı kızayım bilemiyorum..