18 Mayıs 2011 Çarşamba

SERENAD - ZÜLFÜ LİVANELİ

Dörtyüzseksenbir sayfalık bir maceranın ardından kitabın son sayfasına geldiğimde, bir değil de, birden çok kitabı tamamlamışım hissine kapıldım.

Aklımda kalanlar, siyah renkli iki karton kapaklı bir kitabın içinden
değilde, az önce yaşamlarından ayrıldığım bir çok insanın dudaklarından dökülmüştü sanki.. Bazen bir annenin, bazen aşık bir adamın, bazen hayatta oğluyla tek başına mücadele eden genç bir kadının, bazense aynı karında yatmış olmasına rağmen hayata bambaşka bir pencereden bakabilen bir abinin yürek odalarından az önce ayrılmış gibiydim..

Serenad'ı
ilk yayınlandığı dönemde bir gazetenin kitap hakkında Sayın Livaneli ile yapmış olduğu bir roportaj sayesinde duymuştum. Kitabın konusu oldukça etkileyici gelmekle beraber, hikayenin kahramanının bir kadın olması ve bir erkek tarafından kitap sayfalarında canlandırılması daha da ilginç gelmişti. Bu bilginin ardından hemen alma fırsatı bulamadığım kitabı ancak bu roportajı okumamdan bir ay sonra alabildim. Kitabın üzerinde kırkıncı baskı yazıyordu. Henüz otuz gün geçtiğini düşündüğüm bir zaman sonra kırkıncı baskı ibaresini görmenin beni şaşırttığını itiraf etmek zorundayım. Hatta bir arkadaşımla acaba her baskıda onar kitap mı basılıyor diye bile düşündük bu konu üzerinde konuşurken..

Kitap Doğan Kitap'tan yayına çıkmıştı. Hikaye 2001 yılında İstanbul Üniversitesinde görev yapan bir halkla ilişkiler görevlisinin Amerika'dan gelen bir Alman profesörü karşılaması ile başlıyordu. Başlangıçta hikayenin kahramanı Maya Duran'ın genel hayatına ve düşünce dünyasına giriş yapıyor, arkasından hızla Nazi Almanyası ve o dönemde çekilen acılara, aynı dönemde Türkiye'ye sığınan Alman-Yahudi Profesörler ile birlikte İstanbul Üniversitesi'nin ve Türk Akademik hayatının tarihine, Kırım Türklerinin yaşamlarındaki acı dolu günlere ve pek çok ailenin geçmişindekine benzer tarihsel buluşmalara yelken açıyordunuz. Zaman zaman ise bu tarihten tamamen sıyrılıp, evladınızla aranızdaki ilişkiyi sorgulamaya başlarken bulabiliyordunuz kendinizi tam da hayatın ortasında..

Bunun yanısıra Livaneli'nin hayata ve tarihe bakışını oldukça etkili yansıttığı cümleleriyle, özellikle kitabın ortasından sonuna kadar sürükleyici ve etkileyici, hatta zaman zaman sırtınızı gerecek kadar stresli olan bir yolculuğa başlıyor ve bir kadının hayatında gerçekleşen beklenmedik gelişmelerle kendini yenilemesi ve hayat çizgisini nasıl değiştirdiğini zaman zaman üzülerek, zaman zaman hayranlıkla takip etme şansı buluyordunuz.


Başından da soylediğim gibi kitap boyunca bir yandan hikayenin akışına kapılırken, öte yandan bir erkeğin bakış açısından bir kadının yaşam karşı direnişini okurken, ister istemez kendi içimde de değerlendirmeler yaptım. İtiraf etmeliyim ki yok denecek kadar az bir bölümde farklı düşüneceğimi ya da davranacağımı hisettim. Bu anlamda da Livaneli'yi tebrik ettiğimi ayrıca belirtmek istiyorum bu yüzden.

Bana göre imkansız gibi görünse de, devletler yerine sadece insani duygularla yönetilen bir dünyanın daha az acımasız ve paylaşılabilir olabileceğini, uygulanan politikaların devletler düzeyinde başarılı ya da etkili görünsede, insani boyutta ne kadar büyük haksızlık ve acılara neden olabileceğinin hikayesini bulacaksınız bu kitapta.

"Serenad" okunmaya değer bir kitap gerçekten.. Okuma grubunun ilk konuğu olan bu kitaba dair mesajımı yine kitabın yazarına air bir söz ile bitirmek istiyorum izninizle..

"Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey..." Zülfü Livaneli..

Saygı ve Sevgilerimle
Fasulye