9 Şubat 2012 Perşembe

YA TUTARSA (18) SON BÖLÜM

Agarta hakkındaki tüm bilgileri değişik varyasyonları ile bu yazı dizisine almaya kalkarsak bunun bir sonu olmayacağı ortadadır. Ortaya çıkan şudur ki her medeniyetin efsaneleri inanç sistemleri bilimsel gelişmeler ve siyasi gelişmeler varlığına inananlarca Agarta'ya bağlanmaktadır. İddialarda söylenenler bir tesadüf müdür yoksa bir gün ispatlanacak olan bir gerçek midir bilmek zor.

Bu yazı dizisi umuyorum ki size konunun 2012 Maya Kehanetleri ile ilgili olmadığını anlatmak hedefini gerçekleştirmiştir. Çünkü anlatılanlardan anladığımız kadarıyla Mayalarda Agarta'nın bir parçasıdır ve yine parçası olduğu söylenen her medeniyette doğrudan olmasa da ikibinli yıllarda olacak felaketlere dair kehanetler yer almakta çünkü altın çağın yıkımlarla başlayacağına inanılmaktadır. Günümüzde bu tezden yola çıkılarak arka planda neler olduğunu ve ne gibi önlemlere başvurulduğunu bilmek de mümkün değildir. Ancak bir çok insanın yaklaşan felaketlerden korunmak amacıyla titanyum sığınaklar yaptığına dair iddialar bulunmaktadır. Bu sığınaklar sanıyorum 2012 filminde gösterilen sığınaklara benzemektedir diye düşünüyorum.

Ancak bir şekilde Kur'an'la bağdaştırılan bu iddialar sonucu şunu söylemek isterim ki Kur'an'da kıyamet kelimesi bölgesel ya da toplumsal felaketler için kullanılır, yani düşünüldüğü gibi kıyamet dünyanın sonu veya insan ırkının yok olması demek değildir. Dünyanın sonu veya insanlığın sonu olarak bahsedilen Kur'an'da "Din Günü" olarak anlatılır. İlginç olan şudur ki kehanetlerde olacağı söylenen felaketlerde insan ırkı yok olmayacak altın çağın başlaması ile tıpkı Agartalılar gibi ışıklı insanlara dönüşülecektir, bu da yine İslami öğretilerde kullanılan Nur ile özdeşleşmektedir diye düşünüyorum. Bu insanların yanlış hatırlamıyorsam Tevrat'da alınları işaretli kişiler olarak tanımlanmasından dolayı alın şakrası açık olan insanlar için söylendiği iddiası da yer almaktadır. Altınçağ'ın başlamasının ardından bin yıl süreceği yine iddialar arasındadır. Ondan sonrası ile ilgili bir varsayım yoktur. Belki de "Din günü" bin yolun sonunda yaşanacak bir durumdur. Bilim adamları 1997 den beri dünyanın artık ısınmasının durduğu ve soğumaya başladığı iddiasında bulunmaktadırlar. Kimbilir belkide bu çağın sonunda bir buzul çağı ile insanlık tıpkı dinazorlar gibi tarihten silinecek olabilirler.

Şunu da ifade etmek isterim ki kıyamet alametleri ile kastedilen şeyler kutsal kitaplarda daha önce ki toplumların başına gelen anlatılardaki olaylardan oluşur. Ancak bu olaylar ya da felaketler bir kerede tüm insanlığa değil farklı zamanlarda farklı toplumların başına gelmiş durumlardır. Dolayısıyla kıyamet dünyanın sonu değildir.


Bu yazı dizisinin içeriğinde yer almayan bir diğer konu Mu kıtasının varlığı peşinde 50 yılını geçiren James Churcward'dır günümüzde Türkçe'ye çevrilmiş eserleri kitabevlerinde bulunmaktadır. Churcward'dan başka nedense bu konuda sürekli bir araştırma yapan bilim adamı ya da başka bir araştırmacı olmamış gibi durmaktadır. Yani kıtanın varlığını ispatlama yolunda fiziksel bulgular araştıran bir başkası. Churcward'da tıpkı kitapları büyük ilgi gören Daniken gibi bir araştırmacıdır. Bulduğu her ipucunun peşinde dünyayı dolaşmıştır. Ancak her ikisininde elde ettiği bulgular veya teoriler bilim dünyasında pek destek görmüşe benzememektedir. Bilim insanlarının muhafazakar gerçekçiliğinden mi yoksa araştırmaya değer bulmadıklarından mı bilinmez.  Ama bu ikisinide yıldırmamış ömürlerini meraklarının peşinde tüketerek bir çok kitap yazmışlardır.

Bu yazı dizisinin içerğinde karmaşık olarak anlatılsa da aslında binlerce yıldır dünyayı ziyaret ettiği iddia edilen uzaylılar üstün ve galaktik bir ırka aittir. Gezegenler arası yolculukta yapabilmekdirler ve bu bir çok medeniyetin tarihinde yer alan ve yine Kur'an'da da bahsedilen Sirius yıldızı ile ilişkilendirilmektedir.

Hatta üstün medeniyetlerin yanısıra ilkel kabilelerin mitlerinde bile bu konuya değinilmesi ilginçtir. Mali Cumhuriyetinde yaşayan Dagon yerlilerinin söyledikleri oldukça şaşırtıcıdır.

Dagonlar "Dünyaya kelamın hepsi açıklanmadı, daha gelecektir" demişler ve "Emirler Akyıldız - B'den, Akyıldız - A'ya, Akyıldız - C vasıtasıyla aktarılmaktadır" demektedirler. Akyıldız Sirius'tur ve Sirius biri ölü 3 gezegen grubundan oluşmakta ve bunlar A, B, C harfleri ile ifade edilmektedir.

Nommo'nun Gemisi , Dagonların mitolojisinde Sirius yıldız sisteminden dünya gezegenine gönderilenleri ifade eden bir terimdir.

Mısır mitolojisinde de ölümden sonra bir gemiye ya da tekneye bilinerek sorgulanılacak yere gidilmektedir.


 "Aslında insanlar açısından ölümden uzak kalmak kötüdür." (3)

Gerçekte bir iyi ve bir kötü ölüm vardır. Eski bir şiire göre iyi bir ölüm hastalıktan iyileşmeğe veya uzun sürgün senelerinden sonra tekrar baba ocağına dönmeğe benzer. Bir hayat ağacının kalbinde şaheser bir Tanrıça olarak karşımıza çıkan ve Güzel Batı diye anılan iyi ölüm günah işlememişlerin limanı olarak tarif edilir. Bilge Petosiris iyi ölümü şöyle tanımlıyor :

“Ne mutlu oraya varabilene. Oraya ulaşmak, ancak Maat kanunlarını tamı tamamına uygulayan kalplere mahsustur. Burada zenginle fakir arasında bir fark yoktur.” (4)

 Her insanın bir Ka yani kendi tanrısı vardır. Birden fazla tanrıya tapınmasına rağmen sadece içinde bir tanrıyı varedebilir. Ruhun yolculuğunda ölüye bu Ka eşlik edecektir. Ka kimi zaman Anubis, kimi zaman İmhotep olabilir. Ancak genelde Horus’tur.

1) Maat Salonu

Ka, ruhun elinden tutarak onu ilk önce Maati salonuna getirir. Burada tanrıların babası Osiris ve adaletin sağlayıcısı Maati haricinde 42 tanrı oturmaktadır. Bu tanrılar doğru konuşmak, cesaretli olmak, tövbekar olmak gibi soyut kavramların somut halini simgeler. İlk olarak ruhun kalbi tartılır. Terazinin bir koluna kalp diğerinede Maati’nin adaleti, doğru olanı temsil eden devekuşu tüyü konur. Tüy burada temizliği temsil eder. Bu aşamadan geçen ruh Osiris’in önüne getirilir. Osiris’in karşısında ruhun geçmişteki davranış ve sözlerinin gözden geçirilmesi gerçekleştirilir. Bu aşamada ruh yaşamı boyunca yaptıklarını ve yapmadıkları sıralar. İşlediği günahları ifrazat ile ağzından atarak temizlenir.


Buradan sonra ruh özgürdür. Eğer ruh yücelmiş ise, Sekhet Gemisi’ne bindirilir. Değil ise Güneş Kayığı ile yola çıkar. Güneş Kayığı’ndaki yolculukta ölünün yanında Ka’sı, Maati ve Ra bulunur. Sekhet Gemisi’nde ise bunlara 42 tanrı ile Osiris’te eklenir.

2) Aritler
Güneş Kayığı ölüyü buraya getirir. Kabul Salonu’dur. Kapısında Sekhet-her-ast-aru adı verilen nöbetçiler bulunur. Ruh bu bölümde yedi kabul salonundan geçer. Her salonda tanrılarına taparak ilerler.


3) Tuat

Tuat’ta ölülerin karanlık bölgelerden ışıklı bölgelere kayıkla geçirildiği bir ırmak akar. Ölü temiz ise bu ırmaktan istediği kadar su içerek yeryüzüne geri döner ve yeni bir bedende yaşama başlar. Eğer ölü temiz değilse sudan içmesine izin verilmez ve acı çekmesi için Tuat’ın farklı bir bölümüne atılır. Burada kaynayan sular ve zehirli yaratıklar bulunur. Güneş Kayığı’nın yolu buraya kadardır. Sekhet Gemisi ise 6. bölüme kadar ilerler.

4) Busiris

Osiris’in Evi anlamındadır. 21 pilona ayrılır. Pilonlar ruhun devam edeceği diğer dünyadaki farklı safhalardır. ( Nasıl Anubis, ölülerin koruyucusu, İmhotep, sağlığın bekçisi pilonunu seçmiş ise Yücelmiş ruhda bir pilon seçer. ) Her pilonun kapısında Sekhet-her-ast-aru bulunur.

5) Aatler

Bölümler anlamına gelir. 15 bölüm bulunur. Bölümlerden geçen Yücelmiş ruh pilonu hakkında bilgi ve deneyim sahibi olur. Bu bölümden sonra ölüye Sirius Yıldızı’nın kapıları açılır ve Sekhet-Hetep’e girmesine izin verilir.

6) Sekhet-Hetep

Eve hoş geldiniz. Barış ve bereket tarlası anlamına gelir. Ölüm yargılamasının son aşamasıdır. Tarladan geçen ölü Sekhet Gemisi ile Tanrıların ve maiyetinin yaşadığı yer olan Sekhet-aau’ya götürülür. Eğer tanrılık mertebesine ulaşacaksa, tanrıların oturduğu yere, Sekhet-hatebet’e götürülür. Sekhet-Hetep’te Ennead ismi verilen bir konseyde bulunur. Tanrıların toplanma yeridir ve başkanı Horus’tur.


Mısır ölüler kitabında anlatılanlar içeren bu metinler Dagonlar daki gibi bir gemi ve kayık ile ruhun yolculuk ettiğini ve Sirius'a varıldığını anlatmakta ve ayrıca son bölümeki konsey ve yer Agartalıların tarifine bana sorarsanız çok benzemektedir. Yolculuk boyunca Kur'an'daki cehennem tanımına benzeyen bir yerde ruhsal arınma yaşanır. Yazı dizisinin daha önceki bölümlerinde ateşin ezoterik öğretilerde arınmanın sembolü olduğu ve Kur'an'da bahsedilen cehennem ateşinin aslında ruhun arınması anlamına geldiğinden bahsetmiştik.

Bu yazı dizisi daha bir çok anlatı, efsane ve hikayeyle uzatılabilir ki zaten şu ana kadar yeterince uzadığını ve artık bir sona ermesi gerektiğini düşünüyorum. Başında da belirttiğim gibi ben bu yazı dizisi boyunca bir anlatıcıyım. Alıntılar ve okuduklarımdan öğrendiklerimin özetiyle size Mu ve Atlantis'den başlayarak Altınçağ'a varış hikayesini ve bu varış yolculuğunda insanların inandıkları bilgilerin neler olduğunu ve bu bilgilerin kutsal kitaplar, öğretiler ve efsanelerle nasıl desteklendiğini açıklamaya çalıştım.Anlatılanlara inanmak ya da inanmamak sizin tercihinizdir. Ben kendi adıma bu hikayenin doğruluğunu ispatlamaya yükümlü elbette değilim. Daha öncede söylediğim gibi günümüzde Maya Kehanetleri ile gündeme gelen 2012 bilgilerinin nerelere dayandığını bir kurgu üzerinde derlemeye çalıştım.

Hollywood filmleride de çoğu zaman bu hikaye de geçen konularla ilgili gönderiler bulunmaktadır. Kıyamet filmlerinin ötesinde Harry Potter serisinde anlatılanlar maji öğretisini hatırlatmaktadır. Ayrıca Harry Potter alnında işareti olan seçilmiş kişidir. Avatar filmindeki hayat ağacı yine binlerce yıldır var olan Hayat Ağacı anlatımına benzemekte ayrıca Sirius gibi dünya dışı bir gezende geçmekte ve burada Agarta insanlarının özüne benzeyen dev ve iyi varlıklar yaşamaktadır. Ayrıca bu filmin hikayesinin Kur'an'daki Fil suresine dayandırıldığına dair iddialar da bulunmaktadır. Benim ilk anda aklıma gelen bu ikisidir. Danzel Washington'un başrolünü oynadığı Eli'nin Kitabı filmi altınçağdan önceki yıkım dönemini anlatmakta ve filmin sonunda dünyadaki bütün bilgilerin toplandığı dev bir kütüphaneye ulaşılmaktadır. Bu yolculuğun tüm amacı ise yeryüzünde tek kopyası kalmış olan kutsal kitabın kütüphaneye ulaştırılmasını sağlamaktır.



Oldukça uzun bir yazı dizisinin sonuna doğru gelirken umarım okuduklarınızdan aklınızda kalanlar olmuştur. Çünkü geçtiğimiz günlerde haber kanallarında da yer alan aşağıdaki video da söylenenler, hikayemizin başından beri söylenenlere gerçekten çok benziyor.

Bu nedenle yazı dizisini bu video ile tamamlamak istiyorum. Sabırla bu bölüme kadar geldiğiniz için teşekkür ederim.

Hiç yorum yok: